SORUN DA ZENGİN, ÇÖZÜM DE YOKSUL OLMAK...
Bilgisayarın başına oturduğunuz da "Ne yazsam?" diye sorduğunuz olur mu? Özellikle, sürekli yazıyorsanız. Bu kez, kendime sordum, ne yazayım? Aslında, içinde bulunduğumuz siyasi, ekonomik, sosyal koşulların yarattığı gündem böyle bir soruya gerek duyulmayacak kadar zengin...!
Ancak, bu zenginlik öyle dikensiz gül bahçesinde yaşamak değil, tam aksine dikenlerle dolu bir bahçede yaralanıp, canımız acıyıp yüreğimiz kan ağlayarak, "Sorun zenginliği çözüm yoksulluğu" içinde yaşamak.
En temel sorun olarak artık kabul edilen, iktidarın da, her yıl, "gelecek yıl daha güzel olacak" dediği, yoksulluk, işsizlik, en temel gıda ürünlerinden, eğitim sağlık gibi giderlerde de "her gelen yılın giden yılı arattığı" gerçeği ile yaşamak.
Yaşamak derken, öyle bir suç ve suçlu patlamasının yaşandığı dönemden geçiyoruz ki "Akşam eve sağ dönebilmek" hem kendimiz hem o gün evine sağ salim dönenler için sevinip şükrettiğimiz gün oluyor... Sokakta, caddelerde, isyerlerinde, insanların toplu olarak bulundukları parklar da günün 24 saati silahlar patlıyor, bıçaklar çekiliyor, bunlar yoksa zulalardan sopalar çıkıyor, o da yoksa kaldırım taşları havalarda uçuşuyor.
Ve, gazetelerde TV'lerde "bugün kaç kişi?" diye korkarak baktığımız, kadına çocuğa yönelik istismar, taciz, tecavüz, şiddet ve ne acı ki cinayet haberleri. Bilinen bilinmeyenler, üstü kapatılan, kapatılmaya çalışılan, "münferit vaka" diyerek unutturulmak isteme sınırını aşan kadın cinayetlerinden sonra, kadını çalışma ve sosyal yaşamda yok sayıp, "ama kadın da otursun evinde çocuk doğursun..." açıklamaları ile yaşamak.
İşte, alışılmaması, asla kabul edilmemesi, susulmaması, yasalardan kaynaklanan demokratik tüm hakları kullanarak el ele, omuz omuza "Hayır, yeter artık... Çekin ellerinizi kadın ve çocuk bedenlerinden... " diye ayağa kalkma zamanı. Sorunda zengin, çözümde yoksul ülkemizde, en acil çözümlenmesi gereken sorunda bu. Erkek egemen siyasetin "Ama kadın ama çocuk" gibi ilkel ayrımcılık, ötekileştirme yapmasına akli selim kadın erkek her vatandaş karşı durmalı.
Siyasi görüşü, inancı, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun insanın yaşam hakkı kutsaldır ve devlet tüm vatandaşların can ve mal güvenliğini korumakla yükümlüdür. (TUNA BÜYÜKŞAHİN)