Tuna Büyükşahin

Tuna Büyükşahin

tunabuyuksahin@hotmail.com

ORTAK ACILARA  ORTAK ÇÖZÜM ŞART...

21 Ağustos 2024 - 12:31

Günlerdir çığlıklar yükseliyor. İzmir, Manisa, Muğla, Karabük, Bolu, Aydın... 72 farklı bölgeden yükselen, ağaç, kuş, geyik çığlıklarına, sesini hiç bilmediğimiz, sırtında taşıdığı evinin içinde yanan Kaplumbağa çığlıkları karışıyor. Kimimiz "Ne yapabilirim?" diyerek yangın bölgelerine koşuyor, kimimiz günlük işinde, iş yerinde, kimimiz çok uzakta olsa da, "çaresizliğin" acısı ve vicdani muhasebeden bir an olsun kurtulmak için kulaklarımızı tıkamak istesekte, duman, yanan canların kokusu ve çığlıklarını yüreğimizde hissediyor, o acıyı yaşıyoruz.
Acıyı yaşamak çözüm mü? Giden, yok olan doğayı, içinde ki canları, yangın bölgelerinde yok olan, hasar gören, boşaltılan evlerinin ardından ağlayanları ekran başında izlemek, çözüm üretmesi gerekenlerin "göle maya çalmak" türü açıklamalarını dinlemek, her yıl yaşadığımız bu acıyı "Orman yangını mevsimi" diye tanımlamaları. Alınmayan önlemlerin sonucu, kader ya da "fıtratta var" demenin sonucu değil mi? Asıl tartışılması gereken de bu değil mi? 
Her yaz, "tam mevsimi" diye adeta, bu yıl nereler yanacak, nasıl yanacak, kim, kimler neden yakacak?  diye beklemeyi yaşamın olmazsa olmazı gibi kabullenmek, sadece iktidarın yerel yönetimlerin sorumluluk üstlenmesini beklemekte, toplum olarak bizlerin de sorumluluktan kaçması değil mi? 
Orman alanlarında piknik yapmak ne kadar doğal ve insanı bir durumsa, bize bu imkanı veren doğayı korumak, gereken önlemleri almakta "İNSANİ" bir görev değil mi? Hele  içtiği sigarayı söndürmeden atıp, ardında yükselen Alev, duman ve cığlıkları duymazdan gelenlerin, "İNSAN" olup olmadıklarını tartışmaya gerek var mı? 
Bunları söylerken, yangınların tek nedeni piknik, sigara izmariti deme kolaycılığına da sığınmaktan kaçınmak sorumsuzluk değil mi?  Yıllardır, arazi rantı, yeşil doğayı beton alanına çevirmenin ekonomik rantının yangınların nedeni olduğunu unutmamak gerekmiyor mu?
Her yangının ardından yapılan, "piknik ateşi, sigara izmariti..." gibi resmi açıklamalara saygı duymakla birlikte  Yıllardır, arazi rantı, doğayı betona boğma ve ekonomik getirisi nedeniyle "yakanlar" açıklamasını resmi ağızlardan duymamakta, 4 günde 72 ayrı noktadan yükselen çığlıkların nedenini sorgulama-manın sonucu değil mi? 
İktidarın, "gerekli müdahaleler yapılıyor", muhalefetin, sokağın, “Yangın söndürme uçak ve helikopterlerimiz yetersiz?” açıklamaları bu kangren olmuş soruna çözüm oluyor mu? Hayır.
Çok kullanılan bir söz vardır, "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" deriz çoğu kez. Ama, bu orman yangınlarında, ölen yok olan, bir ülkenin geleceği, çocuklarımızın geleceği. Kalan sağlar, bu ülkenin geleceğini kurtarmaya yetiyor mu? 
O nedenle, gelin iktidarı, muhalefeti, dini, dili, ırkı, cinsiyeti yaşı kaç olursa olsun 86 milyon hep bir ağızdan ve samimi olarak; “Temel stratejimiz yangın söndürmek değil yangın çıkmasını engellemek olmalı.” diyerek, geleceğimizin yok olmasını önlemek için çözüm üretelim. Aksi halde, yaz bitti  sonbahar kış yangın mevsimi geçti deme rahatlığıyla, günlerdir yüreğimizi parçalayan doğada ki tüm canlıların çığlıklarını unutursak, yeni "YANGIN MEVSİMİ" nde yine aynı çığlıkları duyacağız. 
Yangın da yitirilen tüm canlar için ağlarken, evi  işyeri, bağı bahçesi yanan, hasar görenler için de "Hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız..." Toplumsal acıları paylaşmak, yaraları dayanışma ile çözmek ülkemizin geleceği için olmazsa olmazımız olmalı...

YORUMLAR

  • 0 Yorum